top of page
  • Yazarın fotoğrafıHande Sarı

5 Kolay Adımda Deneyimsel Pazarlama

Haklısınız. Pazarlamanın b.ku çıktı!


E-posta veya internet üzerinden yapılan işlere viral pazarlama, fısıltı yöntemlerini kullanan iletişime buzz pazarlama, marka gönüllüleri yetiştirdiğimiz eylemlere evanjelist pazarlama, fan klüp, topluluk, dernek gibi yapılar oluşturduğumuz adımlara cemaat pazarlama diyoruz. Cause-related pazarlama, influencer pazarlama, referanslı pazarlama, conversation pazarlama ve dahası da cabası.


Hepsini boşverin. Zaten bunların çoğu bir işi içgüdüsel olarak yapıp bitirdikten sonra, "ah bak biz bu pazarlamayı uygulamışız" dediğiniz cinsten.


Oysa bizim reklamcılığın geleceği olarak adlandırdığımız deneyimsel pazarlama öyle değil. Çünkü hayat dediğimiz şey, iyi anlar yani unutulmaz deneyimler toplama işi.

Deneyimleyebildiğiniz kadar iyi ya da vasat bir yaşam sürersiniz. Her şeyinizi kaybedebilirsiniz ancak deneyimleriniz hep sizinle kalır. Hatta şu hayattan çekip gittiğinizde de yanınızda götürebileceğiniz tek şey anılarınızdır.


01. Deneyimsel pazarlamanın reklamdan farkı ne?


Reklam ittirmedir. Yayınlanır, size dayatılır ve izlersiniz. İletimi markadan tüketiciye şeklindedir. Tüketici içerikte söz ya da rol sahibi değildir.


Oysa deneyimsel pazarlama katılımla ilerler. Bir yaşam deneyimi gerçekleştirmek için yapılan, tüketicinin içinde olduğu, katıldığı ve edindiği olay ya da olaylar zinciridir. Burada sistem tüketiciden tüketiciye şeklindedir.


02. İletişim duyusal, deneyimsel pazarlama çok duyuludur.


Harika bir makarna reklamı izlediğinizde, eğer film çok başarılıysa, canınız çeker ve karnınız guruldar. Ancak reklam ne kadar iyi olursa olsun makarnayı tadamazsınız. Reklam ürünü sadece görmenizi ve duymanızı sağlar.


Oysa İtalyan lezzeti öyküsü sunan bu markanın, makarna yapım atölyesine katıldığınızda hem hikayeyi bizzat deneyimler, hem de ürünü reklamsız görür ve tadarsınız.


Ambiyansta her detay marka fikrine uygun olarak tasarlandığı için 5 duyunuzu da harekete geçiren aksiyonlarla karşılaşır, fark etmeden müşteriye hatta işe hayran olarak markanın gönüllü temsilcisine dönüşebilirsiniz.


03. Deneyim sadece etkinlik yapmak değildir.


Deneyim tasarımını, etkinlik iletişimi ile sınırlı tutmak doğru değildir. Deneyim dediğimiz şey tüketici ile tanışmadan önce başlar, satın almaya kararı ile sürer, satış sonrası da devam eder.


Şirketinizin telefonu açış şekli, santralin bekleme müziği, bina seçiminiz, dekorunuz, çalışanlarınızın kıyafeti, reklam mecralarınız, müşteri hizmetleriniz yani potansiyel tüketicinizle temas ettiğiniz her nokta bir deneyim fırsatıdır. Bugünün pazarlamasında aslolan kendinizi reklam yapıyor gibi görünmeden tanıtabilme becerisidir.


04. Deneyim hem gerçek hayatta hem dijitalde gerçekleşebilir.


Deneyimlemek için ortada illa bir “event” olması gerekmez.


Siz dünyanın 1000 kilometre ötesinde iş seyahatindeyken birileri evinize gelir 1 yaşındaki kızınızın ilk adımlarını kaydeder. Ardından flash-mob kamera ekibi sizi toplantı anında yakalar, kızınızın yürüme görüntülerini sürpriz şekilde ekrana yansıtır, ardından sizi canlı yayın ile evinize bağlar. Bu sırada tüm bunlar işin sahibi telekom operatörünün sosyal medya sayfasında yayınlanır. Videonun beğeni sayısı kadar sürpriz hediye dağıtılır. Özetle deneyim tasarlamanın mecra kısıtı yoktur.


05. Bir markanın değeri, yarattığı deneyimin büyüklüğü ile ölçülür.


Deneyimsel pazarlama spesifik bir yöntem değil, pazarlamaya yeni bir bakıştır. Bu vizyona sahip markaların değeri artar. Modern değerleme kriterlerine göre bir markanın değeri, kullanıcılarının zihnine, duyularına, duygularına ve yaşam tarzına dahil olabilen bütüncül bir anlama sahip olmasıyla ölçülür.


Ürünler kopyalanabilir. Marka özellikleri kopyalanabilir. Ancak deneyimler kopyalanamaz. İşte bu yüzden deneyim tasarımı markanızı benzersiz kılar. Deneyim en geniş anlamıyla yaşamak demektir. Çünkü yaşamın kendisi bir deneyimdir.


Kilit soru şu: Markanız ne kadar yaşıyor?

149 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page